Yaş 30 İş Bitmiş


Biliyorum biliyorum o cümlenin aslı "yaş yetmiş iş bitmiş". Ben henüz 30 yaşındayım ve her şey bitmiş gibi geliyor. Aklına bitik, hayattan zevk almayan biri geldi değil mi? Gelmesin hayattan zevk alıyorum, yaşamımdan mutluyum ve inanmazsın her şey yolunda. Konu zaten bunlar değildi. Keyifsiz ve eringeç olmak böyle hissettirebiliyor. 

Yapmayı sevdiği bir şeyler olmalı insanın. Benim var, yazmak. Ama yapmıyorum. İmla ile başım belada olabilir veya bu kelime şöyle mi yazılıyordu yoksa böyle mi konusu da yersiz bir şekilde rahatsız ediyor olabilir. Bunlar engel değil, kimseyi ve o kimselerin düşüncelerini umursamamak gibi bir süper güce sahibim. Derdimi anlatabilmek gibi bir derdimde yok zaten bu paradoksa girersem bizim blog işi baştan yatar haberiniz olsun. Dil konusu tuhaf bir konu "ne demek kendini ifade etmek?" aklınız birkaç kelime seçiyor ve bunları aktarıyor. Peki ya sonrası? Çoğu zaman umurumuzda olmamakla beraber temel düzeyde anlaşabilirsek olayı geçiştiriyoruz. Zaten temel düzeyin biraz üzerine çıktığımızda da kalbimizin ritmi değişiyor ve hemen aşık olduk gümbürtüsüne kurban gidiyoruz.

Daha fazla parçalamadan konuyu kendimden biraz bahsedeyim ayıp olmasın. Ben bay keyifsiz. Bu konuda lisansımı yaptım yüksek lisans denemelerim oldu ancak fazlasına erişemedim. İleride bir gün akademisyen olabilir miyim diye düşünsem de şu sıralar bu üşengeçlik haliyle çok mümkün gözükmüyor. Gaziantep benim memleket ve burada yaşıyorum. Öyle gözüküyor ki yaşamaktan memnunum ve böyle sürüp gidecek bu durum. Ankaralılar gibi deniz düşüncesi içine girdiğim zamanlar oluyor tabi sonra kim yüzecek birde yanıklarla mı uğraşalım derken yine en iyi Gazaintap diyorum ve mutluluğa erişiyorum. Keyifsiz ve üşengeç insanların tek bir süper gücünün olduğunu düşünmüyordunuz herhalde. Dijital işlerle ilgileniyorum blogum blogger ama aslında çok daha iyi alt yapılar kullanabilirim. O kadar ümitsiz başladım ki olaya benim bile devamını getireceğimden endişem var :) Zaten bu ilk denemem olmadığı gibi kaç oldu bende hatırlamıyorum. Lakin ümitliyim ilk defa oturmuş böyle özene bezene bir yazı hazırladım. Allahtan bu google var biraz önce bözene yazmıştım hemen olaya el attı ve "de" ci kankalarımdan beni sakınmış oldu. Gerçi olurda şöyle onlar, yüzler... Tamam tamam içimden geçen binler, milyonlar... Geçelim konumuza: Gerçi olurda okurlarsa zaten kuvvetle muhtemel ciddi linçler yerim.

Aslında blog adını yazamayan yazar yapacaktım, almışlar. Sadece böyle bir konudan keyif aldığım düşünülürse evet bence de çok saçma. Saçma olsa da istediğin yere bir virgül koyamadıktan sonra yazmanın ne alemi var :) Zaten bu virgülü buraya koymamız gerektiğini kim düşünmüş merak etmiyor değilim veya "de" yi ayırma dahiliğini kim tespit etmiş aklım almıyor. Netice ele alındığında bu hayvanlar nasıl anlaşıyor "de" olmadan resmen başlı başına bir bilim konusu. Anadolu insanı farklı biraz, mesela bu konuları ciddiye alıp yorumda destan yazan adamlarla karşılaşabilirsiniz. Ben bekliyorum şahsen...


Allah kimseyi keyifsiz etmesin sonra böyle bir logo ortaya çıkarabilirsiniz: 





Gözleriniz kanadı biliyorum :) Neyse ki kullanmadım.

Resimde de küçük prensi kullandım. Benimle hiç alakası yok aslında. Şimdi kimseyi öyle sarışın bir tipmişiz moduna sokmayalım. Orda ki karakterin benimle yakından uzaktan ilgisi yok. Ortak noktamız avel avel ne keşfettiğini bilmeden bir şeyler keşfetmek olabilir. 

Kendimden yeterince bahsettim mi bilmiyorum ama fazlasına da gerek yok bence. Kimliğinizin ön planda olduğu bir yerde üşengeç biri olarak yazabilir misiniz? Hadi yazdınız ne kadar samimi olabilir ki? Şimdi bu satırları yazarken aklıma şöyle bir şey geldi: Düşünün 1 milyon olmuşuz, kocaman bir aileyiz. Akla zarar 1 milyon keyifsiz ve üşengeç :) Belki o zaman oturur beraber keyifsiz dakikalar yaşarız tabi üşenmezsek :)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski